Uzmanlık, bir veya daha fazla alanda üstün performans gösterme olarak tanımlanır. Bir alanda uzman olan kişi bu alanın gerektirdiği becerilere ve bilgilere sahip olan kişidir. Uzmanlık, uzmanları acemilerden ve ilgili alandaki daha az deneyimli kişilerden ayıran özellikler, beceriler ve alanın bilgisi ile ilgilidir.
Azman’lık ise, kelime anlamı olarak hem hayvanlar hem de insanlar için kullanılır. Kelimenin fiil hali ''azmak'' şeklinde yazılır. Azmak, hem yoldan sapmak ve taşkınlık yapmak, hem de büyümek ve kilo almak anlamına gelir. Bazı mitolojik hikayelerde de canavar ve insanlardan iri olanlar için kullanılır.
Uzun süredir incelediğim bir konu olarak sürekli de eleştiride bulunduğum bir husustur.
Uzmanlık bizde hemen ortaya çıkan ve, olağanüstü durumlarda oldukça fazla sayıda artış gösterip ‘’medyatik maymun’’ haline gelen bir kavram olarak oluşuyor.
İnternetin gelişmeye başladığı 90’lı yıllardan sonra hızla artış gösteren uzman sayısındaki çoğalmanın nedenlerine bakmak gerekir.
Normal koşullarda uzman olabilmek için, yaptığınız uğraşıda ve meslekte oldukça fazla eğitim almanız ve uzun sürelerle deneyimler sonucu öğrenimlerinizi diğer insanlardan daha fazla arttırmanız ve sorunlara başkalarından daha fazla ve kalıcı çözüm üretmeniz gerekir.
Örneğin, uzmanlık kazandırma sınavlardan biri sayılan ve insan sağlığını oldukça fazla ilgilendiren TUS (Tıpta Uzman Sınavı) un en zor sınavlardan biri olduğu bilinir ve kazanalar sağlığın o alanında uzman unvanını alırlar, ama bu sıfat bitmez, yıllarca sürecek bir uğraşı ve öğrenim içerisine girerler.
Askerlik sanatında üst rütbelerin yolunu açan ‘’Kurmaylık’’ rütbesine erişerek askerlik sanatında uzman olabilmek te aynı TUS sınavı kadar zor ve zahmetli ve yorucu olan bir süreç olduğu bilinmektedir.
Bu konuyu şu nedenle gündeme getirmek istiyorum.
Ülkemizde ne zaman olağan üstü bir olay olsa, farklı bir olay gelişse ülkemiz ekranlarında veya sosyal medyada hemen konunun uzmanları ortaya çıkar ve hepimizin uzman zannettiği bu kişilerin sunduğu bilgilerin doğruluğu konusunda çelişkili öğretilere sahip oluruz ve beyin kodlarımız hata vermeye başlar.
Belirsizlik, taşıması zor bir ağırlıktır. Bir sonraki adımı görememek, çoğu zaman yanlış bir adım atmaktan daha çok korkutur bizi. Bu yüzden, bilenlerin rehberliğini ararız.
Peki ya o bilenler sık sık yanılıyorsa?
"Bir uzman ne kadar ünlüyse, yanılma ihtimali o kadar fazladır" der bilim insanları.
Bilgi birikimi, bir insanın geleceği doğru okuyacağının teminatı değildir.
Aksine, kimi zaman uzmanlar kendi bilgilerine körleşir; dünyayı dar bir pencereden seyrederken, yaklaşan fırtınayı göremezler.
Elbette, birçok uzman tahminlerinde çok başarılıdır.
Aslında iyi ve başarılı uzmanların benzetmesinde şunu söylerler
Uzmanlar “tilki gibi düşünebilenlerdir.”
Tilkiler, dünyanın karmaşık, çelişkili ve kaygan bir zeminde var olduğunu bilir. Verileri toplar, düşüncelerini günceller, kesin hükümler vermekten kaçınır.
Tahmin ederken olasılıkları, ihtimalleri ve belirsizlikleri tereddütsüz hesaba katar.
Araştırmalar gösterir ki, karmaşık olayları tahmin etmede tilkiler, diğer hayvanlardan daha başarılıdır.
Eskiden, bir uzman hata yaptığında, bunun bedelini ağır öderdi; mesleğiyle, veya kimi zaman hayatıyla geri ödeme yapardı.
Bugün bir musluk tamircisi sürekli hata yaparsa işini kaybeder. Ama ekranlarda boy gösteren uzmanlar, sık sık yanılsalar da hatalarının bedelini ödemez. Çünkü çoğunluk, hataların hesabını tutmaz. Aradıkları özgüvenli bir otoriter figür ve basit yanıtlardır. Onları duydukça takip etmeye devam eder.
Depremden sonra bir uzmanın “İstanbul depremi olmayacak,” sonra diğer uzmanın “kesin olacak” beyanatlarına oldukça sık rastlamışsınızdır. Bu da yetmezmiş gibi arada bu konuda hiç alakası olmayan adı bizde saklı bir ‘’Uzman’’’ın bir haritanın önünde fay hatlarını anlatırken gördüğümde, bu adamı izleyerek kimler kendini iyi hissediyor acaba dediğimi hatırlıyorum.
Uzmanların gelecek tahminlerinin başarısızlığı hakkında çok fazla eser okuduğum için çok şaşırmadım. En ünlüsü Amerika’nın 2008 ekonomik kriziydi. Söylenene göre çok çok az ekonomist bu durumu tahmin edebilmişti. Ama işin trajikomik tarafı, kriz çıktıktan sonra hepsi “E ne beklenirdi ki?” minvalinde makaleler yazdığını hatırlıyorum
“Bak kahve içmek şuna yararmış, şu profesör paylaştı,” diye bir paylaşımın fotoğrafın paylaşıldığı bir makaleyi bulup okuduğumda, makalenin sonuç bölümünde kendileri “bu çok kısıtlı bir araştırma, katkı olsun diye yaptık” dediğini görüyorum. Ama profesörümüz için bir önemi yok. Bir diğer ünlü psikiyatrist X oyununun çocuklara zarar verdiğinin “ispatlandığını” söylüyor ve yasaklanmasını talep ediyor ama bakıyoruz ispatlanmış bir şey olmadığı gibi aksini gösteren makaleler de var. Diğer uzmanlar altına yazıyor, “yanlış yapıyorsunuz” diye ama paylaşımı silen yok, çünkü çoktan bile kaygılı ebeveynlerden alkışı toplamış oluyor.
Son zamanlarda iyice artış gösteren ve her şeyi “travma” gibi tek bir şeye bağlayan uzmanlar için söyleyecek laf bulamıyoruz.
İnandıkları şeylere neredeyse aşık olup,onu gerçek gibi algılatmaya çalışan ve bunu da bir uzmanlık adı altında sürdüren “azman” lara çok dikkat edin ve dikkate almayın.
Sevgiyle kalın