Hayat, çoğu zaman düz bir çizgi gibi görünse de, beklenmedik anlarda ortaya çıkan çatlaklarla doludur.
Bu çatlaklar, sadece bizi rahatsız etmekle kalmaz, aynı zamanda içsel bir dönüşüm ve büyüme için de bir kapı aralar. Bazen sevdiğimiz birini kaybetmek, bazen işimizi yitirmek ya da bazen sadece planladığımız gibi gitmeyen bir gün, bu çatlakların birer yansımasıdır.
Ülkemiz bu konuda tam bir fay hattında sayılır. Her gün farklı bir olay,farklı bir haber,beklenmedik bir sürpriz, yaşam kalitemizi ve geleceğimizi bozabilir.
Uzun süredir çalıştığınız bir işte bir sabah insan kaynakları sorumlusu sizi ofisine davet ederek,işlerin kötülüğü nedeniyle firmanızın tasfiye kararı aldığını ve yeni bir iş aramanızı söyleyebilir.
Düşünün bu haberin bulunduğunuz yaşam değerlerinde açılabileceği bu çatlağı.
Ancak,bu çatlaklar, bizi konfor alanımızdan çıkararak hayata karşı direncimizi ve dayanıklılığımızı sınar.
Onlarla yüzleşmek, içimizdeki bilinmeyeni keşfetmek ve kendimize dair yeni şeyler öğrenmek anlamına gelir. Tıpkı bir ağacın, rüzgar ve fırtınalar karşısında daha da güçlenmesi gibi, yaşadığımız zorluklar da bizi daha dayanıklı, daha bilge ve daha esnek kılar.
Hayat çoğu zaman pürüzsüz bir yol gibi görünür. Planlarımızı yapar, hedeflerimizi çizer, geleceğimizi şekillendirmeye çalışırız. Fakat ne kadar dikkatli olursak olalım, bazen hiç ummadığımız anlarda küçük çatlaklar belirir.
Bir taşın soğuğa ve sıcağa maruz kalması gibi, biz de hayatın iniş çıkışlarıyla karşılaşırız. Zorluklar, kayıplar, hayal kırıklıkları… Bunlar ilk bakışta bizi zayıflatıyor gibi görünür. Çatlaklardan içeriye sızan rüzgâr canımızı yakar, bizi kırılgan hissettirir.
Farklı bir bakış açısı yarattığımızda ise
unuttuğumuz bir şey olduğunu görebiliriz. Çatlaklar aynı zamanda ışığın içeri girdiği yerlerdir. Bir duvarda beliren çatlak, içine yeni bir filizin kök salmasına izin verebilir. İnsan da böyledir; kırıldığı yerde yeniden şekillenir, yaralandığı noktadan güçlenir.
Hayatımızdaki beklenmeyen çatlaklar aslında bize yeniden doğma fırsatı sunar. Bir ilişki bittiğinde, işimizde bir engel çıktığında ya da sağlığımızla ilgili bir sorun yaşadığımızda; o çatlağın ardında daha derin bir anlam, daha güçlü bir benlik gizlidir.
Çünkü hiçbirimiz kusursuz değiliz, hiçbir hayat da kusursuz değil. Çatlaklarımız bizi biz yapar. Onlar, yaşanmışlıklarımızın, biz sabrımızın ve direncimizin izleridir.
Belki de önemli olan çatlakları gizlemeye çalışmak değil; onları kabullenmek ve içlerinden sızan ışığı görmektir.
SİNAN BAYRAKTAR