Maskeler bazı gerçekleri ve görüntüleri ortaya çıkarmamak ve anlaşılmayı engellemek amacıyla kullanılan nesnelerdir. Kimi zaman fiziksel aparatlar, kimi hallerde değişen şekiller veya çoğu zaman da duygusal maskeler ile görünmeyen yüzler oluşuyor.
İş yaşamı, yalnızca teknik bilgi ve performans üzerine kurulmuş bir arena değildir; aynı zamanda insanların duygu, düşünce ve ilişkiler ağının da sahnesidir. Çoğu zaman çalışanlar, doğrudan ifade edemedikleri duygularını ya da yaşadıkları çatışmaları “maskeler” aracılığıyla gizler. Bu maskeler, bir yandan iş ortamında düzeni ve uyumu sağlarken, diğer yandan bireylerin gerçek duygularını perdeleyebilir.
Bir şirket toplantısı düşünelim…
Herkes masada, gözler yöneticide.
Masanın bir ucunda Ayşe var; yüzünde kocaman bir gülümseme, ses tonu yumuşak. Yöneticinin tartışmaya açık davrandığını hissetse de gerçek duygularını söylemekten çekiniyor. İşte o anda Ayşe, “sağlıklı iletişim maskesini” takıyor. Çünkü içindeki öfkeyi ya da hayal kırıklığını yansıtmanın profesyonelce olmayacağını düşünüyor.
Biraz ileride Murat oturuyor. Herkesin ertelenmiş işleri, fazladan sorumlulukları ona yüklenmiş. Kimseye “hayır” diyemediği için sürekli kendini parçalarcasına çalışıyor. Masanın başında görünmez bir yük taşıyor aslında. Bu da fedakârlık maskesi. Dışarıdan bakıldığında çalışkan ve özverili; içten içe ise yorgun ve tükenmiş hissediyor. Öyle bir duruma düşüyor ki, çoğu zaman o maskenin farkında bile olamadan yaşam sürdürüyor.
Masada bir de Selim var. Gergin anlarda konuyu hemen bir espriyle dağıtıyor. İnsanlar gülüyor, ortam hafifliyor. Ama kimse gerçek sorunları konuşmaya cesaret edemiyor. Selim de içindeki kaygıyı saklamak için mizah maskesine sığınıyor. Oysa evinde engelli bir çocuğu, ona bakmak için yetersiz kalan geliri ve zamanı onu bu duruma düşürebiliyor. Kısa süreli unutma sağlayabilmek için işi mizaha vurmayı tercih edebiliyor.
Kurumsal yaşamda en çok rastlanan maskelerden biri de sağlıklı iletişim maskesidir.
İnsanlar, olumsuz duygularını bastırıp yapıcı görünmeye çalışırlar. Her zaman “pozitif iletişim” kuruyormuş gibi davranmak, çatışmaları bastırabilir. Ancak sürekli kullanılan bu maske, gerçek problemlerin görülmesini engelleyerek ileride daha büyük anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına yol açabilir. Eskiden buna ‘’sümenaltı’ denir ve her şeyi sümenin altına koyarla, sonraya ertelerlerdi.
(Sümen, TDK ‘Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan ve masa üzerinde muhafaza edilen deri kaplı altlık)
Bazen de çalışanlar, kendi sınırlarını zorlayarak hep başkalarının işlerini üstlenir. “Ben yaparım, sorun değil” söylemleri, iş birliği gibi görünse de çoğu zaman kişinin kendi ihtiyaçlarını geri plana atmasına sebep olur. Bu maske, zamanla tükenmişlik ve adaletsizlik duygularını tetikleyebilir.
Maskeler ilk bakışta uyum ve düzeni sağlasa da uzun vadede bireylerin samimiyetini, kurum içi güveni ve sağlıklı iletişimi zedeleyebilir. Çünkü iş yaşamında sürdürülebilir başarı, yalnızca performansla değil; güven, açıklık ve gerçek işbirliği ile mümkündür.
İş dünyasında herkes zaman zaman maske takar. Önemli olan, maskelerin farkına varmak ve onları sürekli bir kimlik haline getirmemektir. Çalışanların kendilerini özgürce ifade edebildikleri, yapıcı geri bildirimlerin değer gördüğü bir kurum kültürü oluşturmak, maskelerin ardındaki gerçek potansiyeli ortaya çıkaracaktır.
İş yaşamı bir tiyatro sahnesi gibidir; herkesin bir rolü, bir maskesi vardır. Fakat gerçek başarı, rol yapmakta değil, samimiyetle varlık gösterebilmekte yatar. Maskeleri tanımak, onları gerektiğinde çıkarmak, hem bireysel hem kurumsal anlamda daha güçlü bir geleceğin kapılarını aralar.
Maskeler, sadece başkalarına değil, kendimize de yalan söyler.
Sürekli takılan maskeler, insanın ruhunu gizler; ama sonunda o ruh kendi yolunu bulur.
Maskeler, sadece başkalarına değil, kendimize de yalan söyler. Oysa gerçek başarı, maskelerin ardındaki insana değer vermekle başlar.
Kendimizi ve karşımızdakini değerli hissettirmek temennisi ile
Kalın sağlıcakla,
Sinan Bayraktar