İnsan, sosyal bir varlıktır ve doğası gereği iletişim kurma, anlama ve anlaşılma ihtiyacı duyar. Ancak hayatın her alanında, en yakın ilişkilerimizden en sıradan etkileşimlere kadar, anlaşılmama hissiyle yüzleşiriz.
Bu durum, sadece bireysel bir hayal kırıklığı olmanın ötesinde, toplumsal düzeyde de pek çok sorunun temelini oluşturur.
Bazen eş dosta arasında konuşurken çoğu zaman kullandığımız bir cümle vardır.
"Sen beni anlamıyorsun"
Bazen yergi,bazen anlatamamak,bazen de anlaşılmadığımızı düşünerek bu cümleyi sarfederiz.
Anlaşılmamak, çoğu zaman bir mesajın karşı tarafa istenildiği gibi iletilememesi, niyetin veya duygunun yanlış yorumlanması ya da bir fikrin tam olarak kavranamaması durumudur.
Bazen duygusal anlamda, bazen bir düşüncenin,fikrin veya sunulan argumanın yorumlanma zorluğunda,
ve bazen de niyet bozukluğu düşüncesinde veya art niyetle anlaşılmama gerçekleşir.

Bir düşüncenin, bakış açısının veya argümanın tam olarak iyi kavranamamasındaki sorun ciddi tartışmalar yaratır.
Akademik tartışmalardan iş toplantılarına, hatta aile içi sohbetlere kadar her yerde karşımıza çıkar. "Ne demek istediğimi anlamadın" cümlesi, genellikle bir fikir ayrılığının oluştuğunda karşıya kabul etmeme duvarını kaldırabilmek içindir
Her birey, kendine özgü bir dünya görüşüne sahiptir. Geçmiş deneyimler, yetiştirilme tarzı, kültürel kodlar, bir olayı veya durumu farklı şekillerde yorumlamamıza neden olur. Bu farklılıklar, otomatik olarak anlama bariyerleri oluşturabilir.
Karşımızdaki kişiye veya duruma dair önceden edinilmiş yargılar, mesajı objektif bir şekilde değerlendirmemizi engeller. Kişinin kimliğine veya ait olduğu gruba dair basmakalıp düşünceler, anlamayı çarpıtabilir.
Anlaşılmamak, kaçınılmaz bir insanlık durumu gibi görünse de, bu durumu aşmak için atılabilecek önemli adımlar vardır ve iyi kullanıldığında sonuç üretir.
Başta aktif karşımızdaki kişiyi yargılamadan, sözünü kesmeden ve gerçekten ne demek istediğini anlamaya çalışmak iletişimin temelidir. Soru sormak, söylenenleri kendi cümlelerimizle özetleyerek teyit etmek, anlama sürecini derinleştirir..
Kendimizi karşımızdakinin yerine koymaya çalışmak, onun duygularını ve bakış açısını anlamaya çalışmak, anlaşılmamanın önüne geçer. "Acaba bu durumda ben ne hissederdim?" sorusu, empati kapısını aralar.
Duygu ve düşüncelerimizi doğrudan, açık ve anlaşılır bir dille ifade etmek önemlidir. İmalardan kaçınmak ve varsayımlarda bulunmamak, mesajın doğru iletilmesini sağlar

Anlaşılmamak, insan ilişkilerinin kaçınılmaz bir parçası gibi görünse de, bu durumun üstesinden gelmek mümkündür. İletişim becerilerimizi geliştirmek, empatiyi pratiğe dökmek ve karşılıklı hoşgörüyle yaklaşmak, bizi anlaşılmamanın gölgesinden çıkarıp daha sağlıklı, anlamlı ve doyurucu ilişkilere taşıyacaktır. Unutmayalım ki, anlaşılma arzusu, insan ruhunun en derin ihtiyaçlarından biridir ve bu ihtiyacı karşılamak, hem bireysel hem de toplumsal huzurun temelini oluşturur.
Kalın sağlıcakla
Sinan Bayraktar