Çoğu insan “sermaye” kelimesini duyduğunda, bireysel, kurumsal veya ülke servetini düşünür.
Aslında sermaye, beklenen gelecekteki getiriler için yatırılan varlıkları ve kaynakları ifade eder.
Parasal veya buna benzer kaynaklar insanın geleceğini düzenlerken, kimse bu geleceği inşa edecek psikolojik sermaye birikime önem vermez.
İnsan sermayesi (örneğin bilgi, beceriler) "ne bildiğinizle" ve sosyal sermaye (örneğin ilişkiler, ağlar) "kimi tanıdığınızla" ilgilenirken, psikolojik sermaye "kim olduğunuzla" ilgilenir.
işte bu noktada önemli olan bunu tanımak ve kim olduğumuz konusunda tam bir fikre sahip olabilmektir.
O kadar önemlidir ki, psikolojik sermaye, iyileştirilmiş performans için geliştirilebilen ve yönetilebilen bir dizi pozitif psikolojik kaynaktan oluşur
Bizim eskilerin tabiriyle halet-i ruhiye denilen bir durumun oluşması tamamen psikolojik sermaye birikimi ile ilgilidir.
Psikolojik sermaye, refahı ve performansı artıran dört sağlıklı psikolojik durumun bir koleksiyonudur: umut, etkinlik, dayanıklılık ve iyimserlikten oluşan bu etkileşim cebinizdeki paradan, mal varlığınızdan ve belki de mevcut işinizden çok daha önemlidir.
Çünkü bu dört durum birlikte hareket ettiğinde tüm yaşam parçalarının toplamından daha fazlasına katkıda bulunur. Örneğin işyerinde, bireysel çalışanlar kişisel performanslarını artırmak için psikolojik sermaye oluşturabilir ve işverenler ekipler ve tüm iş gücü genelinde kurumsal performansı artırmak için psikolojik sermaye oluşturabilir ve o kurumun verimliliğine önemli katkılar sağlayabilir.
Çünkü odak noktası sıradan insanların daha üretken ve anlamlı hayatlar yaşamalarına yardımcı olmak ve kuruluşların hem bireysel çalışanların hem de kuruluşun kendisinin gelişebileceği ortamlar yaratmasına yardımcı olmaktır.
İş yaşamında uzun yıllardır faaliyet gösteren biri olarak en çok dikkat ettiğim noktalardan biri de bu tür sermayenin kontrolü olmuştur. Ekip arkadaşlarımız ve bunlara bağlı olan diğer etkileşimdeki kişilerin günlük ruh hallerini kontrol etmeye çalışırdım. Mümkün olduğu ölçüde selamlaşma ile başlayan günün akışında dokunabildiğim bireylerdeki değişimi gözler ve bozuk olanları düzeltmeye çalışırdım. Çünkü düzelmeyen ruh hali, o günün verimliliğini bozmaktaydı.
Kim ne derse desin yirmi birinci yüzyılın ikinci çeyreğinde ihtiyaç duyulacak en önemli sermaye psikolojik sermayemiz olacak. Yaklaşık 20 yıldan bu yana yoğun bir şekilde verdiğim dayanıklılık ve kişisel liderlik eğitimlerinde en çok bana yansıtılan; kaygılı, stresli ve geleceğe dair umudunu yitirmiş çalışanlar olmaktadır.
Umudumuzu, dayanıklılığımızı yitirdiğimizde, etkinliklerimiz yok olacak, iyimserlik duygumuz kaybolacak ve kendimizi boşlukta bulacağız.
Her zorlukta ‘’Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız’’
Kalın sağlıcakla