“Sözleriniz ne kadar dürüst, mantıklı, gerçek olursa olsun,” karşınızdaki insanın sözlerinizi nasıl algıladığı onun için çok daha gerçektir!”

Gerçek anlamında konuştuklarımızın önemi, karşıdaki kişinin anlayışı ile çok alakalıdır.

Konuşuruz, ne konuştuğumuzu biliriz, belki bizim için çok önemli olan bu söylemin karşımızdakinin anlaması durumunda önem kazanır.

Çoğu zaman söylediklerimizin neden etki etmediğini düşündüğümüzde en büyük gerçeğin karşımızdakilerin duymadığı veya algılamadığı ile ilgili olduğunu düşünmeyiz ve hep o soruyu kendimize sorarız. Neden söylediklerim yapılmıyor?

Bunun en büyük örneğini askerlik yaptığım dönemde rahmetli tabur komutanım güzel bir ders olarak bizlere vermişti.

Askerlik yapmış arkadaşlarımız bilir, görev yaptığınız alanlardaki düzen ve tertibattan çok sorumlusunuz ve onu siz devamlı takip etmelisiniz.

Her hafta subaylar ekibi olarak yaptığımız toplantılarda not almaya çalışır, sonra da eksiklikleri tamamladığımızı zannederdik. Her seferinde de istenilen düzenden eksik olduğu ortaya çıkardı. Bir sabah komutan hepimize iki adet kağıt ve arasında o dönemde oldukça kullanılan karbon denilen ince siyah kopya çıkarma malzemesini de almamamızı söylemişti. Denetlediği ve eksik gördüğü her şeyi bize dikte ettirerek yazdırdı ve alttaki yazı kopyasını kendisine aldı.

Bir hafta sonra fiziksel kontrol yapmak için geldiğinde elinde bizimle olan kopyalar vardı ve her yanlış söylediğinin kontrol edilip edilemediğine bakıyor ve olanları işaretliyor ve iyileri takdir ediyor, olamayanları da sert bir şekilde yeriyordu.

Bir gün sonraki sohbetimizde işte bu şekilde olacak dedi. Söylediklerimiz dinlenmezse ve sizin tarafınızdan algılanmazsa eksik yapılır ve doğru sonuçlar olmaz. Çünkü söylediklerimi yazdığınızı zannettiğinizde sadece duymak istediklerinizi yazıyor, benim söylemlerimi aynen boş geçiyordunuz. O yüzden bu uygulamayı yaptım.

Oldukça hoşuma gitmişti. Sonraki yöneticilik aşamalarımda ara sıra kullandığım bir teknik olarak uyguladığımı biliyorum.

Bugün bu klasik kontrol tekniklerinin yerini birçok kayıt ve teknik uygulama almasına rağmen birçok şeyi hatalı yaptığımızı görmekteyim.

Sorun odaklanma ve algılanmadaki eksiklikten kaynaklanıyor

Çünkü siz istediğiniz kadar anlatın, anlattıklarınız karşıdakinin algıladığı  ve anladığı kadardır kadardır.

Algılarınız kapalı ve dinleme kaliteniz uygun değilse söylenen hiçbir şeyin önemi yoktur ve hiçbir anlam da içermez. Oysa birçok anlam ve iş taşıyan bu söylemin belki de hayati değeri bulunmaktaydı.

Olayın aslı dediğimiz nokta işte burada başlıyor ve devam ediyordu.

Dünyanın en güzel mesajına sahip olsanız bile karşımızdakinin bu mesajının kendi sözlerini, önyargılarını, peşin mahkumiyetini ve inançlarıyla değerlendireceğini düşünmeniz gerekecektir.

Sadece kendi düşüncelerimiz üzerinde tekelimiz vardır. Dolayısıyla konuşmak bir fetih değil, karşı tarafın gerçeklerine yönelik bir teslimiyettir.

 İletişimin esasında bir kural vardır.

Herkesin kendi gerçekliğine bağlı olan iletişim imkânsız olur.  Çünkü iki monolog bir diyalog olmaz. Diyalog olmayan iletişim anlaşılmaz bir kargaşa demektir.

Kargaşadan uzak, dinleyerek ve algılayarak aldığımız bilgileri kaliteye ulaştırmamız o kadar kolaydır ki, çok fazla uğraşmanıza gerek olmadan doğruyu bulursunuz

Doğrudan ve esastan ayrılmamanız dileklerimle,

Kalın sağlıcakla,