Yaşamdaki insan uğraşısının başında işleri ve onu sürdürürken oluşan kişisel yaşam düzeyi önemli olarak görülür.

Birisi ile ilk konuşmaya başladığımızda, esenlik dileklerimizden sonra ilk sorulan soru şudur.

‘’işler nasıl, nasıl gidiyor’’

Genelde hepimizin ağzında yerleşik bir cümle kalıbı olarak yer almıştır.

Çoğumuz şunu söylemeyi sona bırakıyoruz galiba

Hayat nasıl gidiyor, hayattan zevk alabiliyor musun?

Neden diye sormayın, çünkü insanlığın yaşam sürecinde sadece iş var gibi görünür.

Oysa bu olmamalı.

Hayatımız Boyunca Sadece çalışmak için mi yaşıyoruz?

Gerçekten önemli olan şeyleri gözden kaçırdık veya kaçırmaya devam ediyoruz.

Çocukluk dönemlerimde paranın kıt olduğuna inanarak büyüdüm. Öyle idi de.

Ayrıca üniversite eğitimi ve iyi bir not ortalamasının size yüksek maaşlı bir iş kazandıracağına inanarak yetiştirildik. Hatta gir bir yere düzgün maaşlı bir işin olsun, yoksa sana kız vermezler düşüncesi beynimizin alt katmanlarına enjekte edilmişti. Böyle olursa işiniz paraya yol açardı, para size güzel şeyler satın alırdı ve güzel şeyler size otomatik mutluluk getirirdi. Para bir amaca ulaşma aracıydı.

Ancak toplum, ilk etapta neden para için çabaladığımızı unuttu ve bunun yerine sadece servet kazanmaya odaklandı. Para hayatı çok daha kolaylaştırsa da, mutluluk onun sayesinde garanti edilemedi. Bu zihniyet bizi gerçekten istediğimiz şeylerden daha da uzaklaştırdı. İnsan yaşam değerlerinin en önemlisi olan mutlu olmak, sevilmek ve kendimize sadık bir hayat yaşamak düşüncesi yok edildi. Hatta öyle bir hale getirildik ki, sağlık sektöründe insan canı yok pahasına (yenidoğan vakası) satıldı. O insanlar için amaç maalesef ki sadece para kazanmak ve konfor alanlarını düzenlenmek içindi.

Eskiden çalışmayı yüceltirdim çünkü bu, kendinize, hatta sevdiklerinize yetecek kadar para kazandığınız anlamına geliyordu. Maddi olarak istikrarsız büyürken çok iyi bildiğim mücadelelerin cevabı gibi görünüyordu. Bana şık bir araba, büyük bir ev ve güzel şeyler kazandırabilirdi, bunların hepsinin önemli olduğunu düşünürdüm. Ama hepsi bu.

Şimdi hayatın değerlerine farklı pencerelerden bakabiliyorum.

İş her şey iş hayatı değil, iş yaşamı tüm değerlerinizi oluşturmamalı.

Bazen şarkılarda söylendiği gibi, ‘’Kafa nereye, ben oraya’’ gidebilmeyi yapabilmek gerekir.

Çalışmak esastır. Modern dünyada hayatta kalmak için kaynak satın alma araçlarını bize verir. Kendinize, ailenize bakmanızı sağlar ve yaşamanız için araçlar verir. Ancak bunun ötesinde çok bir şey söylenmiyor. Yani hayatta kalmak için çalışıyorsunuz. Bu bir zorunluluk. Peki gösterişli şeylerin mutluluğa yol açtığı anlatısına inandığımızda kendimizi daha da derin bir çukura mı gömüyoruz?

Çoğu zaman maaştan maaşa yaşamak konusunda endişelenmeden sağlıklı bir iş-yaşam dengesi kuramayız. Gerçekçi olmak gerekirse, hepimiz işimizi sevmeyeceğiz, hatta belki de hoşlanmadan yapmaya devam edeceğiz sevmeyeceğiz. Ama hepimizin paraya ihtiyacı var. Peki ne yapabiliriz?

Yapabileceğimiz tek şey zihniyetimizi değiştirmek. Hayatımızda gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsanız, ihtiyacınız olmayan şeyler için ödeme yapmak üzere nefret ettiğiniz bir işte çalışmaya mahkûm olursunuz. Geçici bir tatmin hissetmek için şeyler satın alırız ve bu uzun sürmediğinde de bunu yapmaya devam ederiz. Aslında zamanınızı, sağlığınızı ve enerjinizi maddi şeylerle takas edersiniz.

Yıllar geçtikçe tam anlamıyla zombileştik. Ekstra gelire o kadar çok ihtiyacımız var ki tutkularımızı iş dışında sürdürmek zorundayız. Bu yüzden yan işler son zamanlarda çok yaygınlaştı. Ne yazık ki bu, işin hala sınırlı kişisel zamanımızı da işgal ettiği anlamına geldiğini de görmekte zorlanıyoruz.

Çoğumuza doğduğumuz andan itibaren aynı hikaye anlatılır. İyi bir eğitim ve yüksek maaşlı bir iş edinin ve hayatınız yoluna girsin. Bu geliri güzel şeyler satın almak için kullanın ve mutluluğa giden yoldasınız.

Bazen iyi düşüncelerle güzel olayları yaratmak bizim elimizde olabiliyor.

İşte yine aynı felsefeyi zorlansanız da yapabilmelisiniz.

‘’Kafa nereye siz oraya’’

Sağlık ve mutluluğun yolu kendini bilmekten geçiyor.

Kalın sağlıcakla

Sinan Bayraktar           10 Şubat ‘25