Dünyada yüzyıllardır savaşlar, afetler, cinayetler, tacizler, soykırımlar, adaletsizlikler, haksızlıklar devam ediyor. Dün de masumlar eziliyordu. bugün de eziliyor. Güçlü olan hayatın bütün nimetlerinden haksız yere yararlanırken ezilen yine masumlar oluyor. Herkesin dilinde halkların eşitliği var ama gelin görün ki, dün neyde bugün de dünya genelinde savaşlar ölümler devam ediyor Savaşlar nedeniyle masum insanlar özellikle bebekler ve çocuklar can vermeye devam ediyor.

Depremler dünyada can almaya devam ediyor. Afetler dışından insan eliyle gerçekleşen felaketler daha da acı. Kadınlar geçmişte olduğu gibi bugün de şiddete uğramaya ve katledilmeye devam ediyor. Hayvanlar cani insanlar tarafından işkencelere maruz kalıyor ve öldürülüyor. Çocuklar taciz veya tecavüze uğruyor ancak korktukları için sessiz kalıyor. Hala daha kadın ve çocukları koruyan bir adalet sistemi yok. Ama bu durum dünya geneli için geçerli. 

Peki tüm bu yaşanan olumsuzluklar karşısında biz ne yapmalıyız. Bir kenara mı çekilmeliyiz. İçimize mi kapanmalıyız. Sisteme ayak mı uydurmalıyız. Bizler de yapılan zulme ortak mı olmalıyız. Yoksa bir şeylerin değişmesi, düzelmesi, daha yaşanabilir bir dünya için harekete mi geçmeliyiz. Tüm bunlarla mücadele öncelikle kendini geliştirmekten geçer. Dünyadaki gelişmeleri ve yenilikleri yakından takip etmemiz gerekiyor. Her yazılana ve çizilene inanmayalım 

Son günlerde en çok gündemde olan yöntem geçmişin izlerinden arınma. Bizi en çok yaralayan olay neyse üstüne gitmeliyiz ve çözmek için gerekirse uzman desteği almalıyız. Bu konuda çok yanlış bir algı var. Psikoloğa giden birey toplumda deli olarak algılanıyor. Ancak bunlara kulak asmayın. Bazen tek başımıza yeterli gelmeyiz.

Her sabah uyandığımızda mutlaka yeniden doğmuşçasına hayata sil baştan başlamamız gerekiyor. Bu hayat bizim. Kimsenin hayatınızdan rol çalmasına izin vermeyin.