Sürekli konuşulan bir konu olduğunu düşünüyorum

Her bir zorlukta insanların savunma noktalarından biri olan bu iki kavram her zaman gündemde olur ve devamlı üzerinde polemikler yaratılır. Hatta yaradılıştan bu yana konuşulduğuna da eminim.

Eşitlik, eşit fırsatlara ve haklara sahip olmaktır. Adil davranılmaktır. Ayrıca potansiyelinize ulaşabilmek ve desteklenmek anlamına gelir.

Eşitsizlik, insanlara eşit fırsatlar ve haklar verilmediğinde ortaya çıkar.

İnsan eşitliği ve eşitsizliği konusunda çok fazla kafa karışıklığı var. Bunlardan bazıları basitçe entelektüel kafa karışıklığı, bazıları da duygusal düşüncelerden kaynaklanmaktadır.

Bir de bu iki kavramı adalet anlayışıyla değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.

Eşitlik, ihtiyaçlarından bağımsız olarak tüm bireylere eşit fırsatlar sağlamayı amaçlarken, hakkaniyet, bireyler arasındaki eşitsizlikleri dengelemeyi, bireylerin kendilerine özgü özelliklerini göz önünde bulundurmayı ve aynı sonucu elde etmek için kaynaklara eşit erişimi teşvik etmeyi amaçlar.

Bazen gelir ve ekonomik düzeyde, bazen yetkinliklerde, bazen ise fiziksel özelliklerde konuşulan bu kavramlar, insanların birbirleri ile rekabet veya kıyaslanmaları aşamalarında etkisini arttırırken, çoğu zaman da çatışmalara veya şiddete varan ölçülere ulaşabilmektedir.

Eşitlik, adalet veya eşitlik anlamına gelir ve çoğu zaman buna ulaşmak ekonomik bir hedef olarak kabul edilir. Adaletin arzu edilirliğinin genel kabulüne rağmen, tanımlanması ve ölçülmesi zor olduğu için genellikle çok normatif bir kavram olarak kabul edilir. Ancak çoğu ekonomist için eşitlik, gelirin ve fırsatın toplumdaki farklı gruplar arasında ne kadar adil bir şekilde dağıtıldığıyla ilgilidir.

Adaletin karşıtı eşitsizliktir ve bu iki temel yolla ortaya çıkabilir

Ekonomik işlemlerden elde edilen sonuç eşitsizliği, bazı bireylerin bir ekonomik işlemden diğerlerinden çok daha fazla kazanç elde etmesiyle ortaya çıkar. Örneğin, emeğini tek bir alıcıya, bir satan bireyler, çok rekabetçi bir pazardaki bir firmaya emeğini satan bireylerden çok daha düşük bir ücret alabilir. Gelirdeki farklılıklar, önemli bir sonuç eşitsizliği türü olarak oluşmaktadır.

Ülkemiz gerçeklerinde genellikle gelir eşitsizliği üzerinden değerlendirilen bu kavramın diğer bir yönü de bireylerin hak ve benzeri edinimlerinde sözkonusu edilir.

Fırsat eşitsizliği olarak konuşulan bir diğer konuya da şu açıdan bakalım.

Fırsat eşitsizliği, bireylerin kurumlara veya istihdama erişiminin engellenmesiyle ortaya çıkar ve bu da piyasa ekonomisinde yaşamaktan faydalanma yeteneklerini sınırlar. Örneğin, yoksul evlerden gelen çocuklar yüksek kaliteli eğitime erişimden mahrum bırakılabilir ve bu da gelecekte yüksek gelir seviyelerine ulaşma yeteneklerini sınırlar.

Ülkemizin ünlü türkücülerinden biri olan Urfalı İbrahim Tatlıses’in dediği gibi ‘’Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık? söylemi fırsat eşitsizliğine bir çeşit örnekleme olarak bilinir.

Son dönemlerde en çok konuşulan konular arasında yer alan gelir eşitsizliğinin hangi aşamalara yükseldiği ve nelere sebep olduğu ortadadır. Tüm dünya genelinde oluşan sorunların tümünde bu iki kavramı tetikleyen en önemli unsurun gelir ve adalet eşitsizliği olduğu bilinir ve tartışılmaya devam eder.

Ancak gücü elinde olanların her zaman yaptığı gibi ayrıcalıkları kendilerine, fırsatları en yakınındakilere, dağılımı da çok bilinenlere yaptığı için bunlara ulaşamayan diğer bireyler onlara karı eşitsiz duruma düşer ve söylenip dururlar.

Şunu yapmakta yarar olduğunu biliyorum.

Dünya eşit olarak gelmiyoruz.

Olabildiğince yaşadıkça ve uğraştıkça bunu düzeltmeye çalışıyoruz.

Bize düşen rakibin durumuna söylenip durmak yerine, onun seviyesine doğru ve uygun yollardan erişmeye çalışmak için uğraşmak ve mücadele etmektir.

Hepimizin bildiği ve söylediği bir savunma mekanizmasını da devreye soktuğumuza eminim.

‘’Doğru söyleyeni, doğru yapanı, dokuz köyden kovarlar.’’

Ama unutmayın ki her zaman On’uncu köy vardır.

Kalın sağlıcakla