Bu konu bazen beni yazmaya zorlar ve farklı düşünceler üretirim.
Yine benzer bir durumda birkaç soru sorarak kendimi aydınlatmaya çalıştım.
Geçenlerde oldukça geniş bir topluluğa hitap etmek için bir sunuma hazırlanıyordum ki kendimde hissettiğim bir ruh halini farkettim. Eğer hemen sakinleşmezsem, her şeyi mahvedebilirdim.
Normalde topluluk önünde konuşma konusunda çok gergin olmam ama bu sefer farklı hissettiğimi hatırlıyorum. Çok saygı duyduğum üst düzey bir gruba sunum yapıyordum ve stratejik konularda bazı önemli ayrıntıları paylaşıyordum. Etkinlik heyecan verici olsa da, aklımı tehlikede olan ve belki yanlış anlaşıma olasılığı olabilecek bazı şeylerden alamıyordum ve bu durum beni tedirgin ediyordu.
Konuşma noktalarımı gözden geçirirken hata yapma konusunda endişelerim artmıştı. Ancak kendimi tamamen sakin bir duruma ikna etme çabalarım ters etki yaptı. Kendimi sakinleşmeye ikna etmeye çalıştıkça daha da gerginleştim.
Bu his garip bir şekilde tanıdık geldi. İlk iş görüşmemi, ilk araba kullanmayı, yedek subay okulunda torbadan çektiğim görev yeri kura çekilişini hatırladım.
İnsan bu durumlarda kesinlikle kaygılı pozisyona geçiyor. Ancak gerginliğin altında daha dokunaklı bir şey vardı olduğunu görüyordum ‘’heyecan’’
Bu senaryoların iyi gitmesini istiyordum çünkü çok önemsiyordum.
Yıllar evvel diksiyon ve dil çalışmaları konusunda bazı eğitimleri aldığım ünlü tiyatro sanatçısı rahmetli Can Gürzap bey’in bana söylediği çok önemli bir noktayı hatırladım.
Bir sunumda belki bin defa da olsa aynı konuda sunum yapsanız bile eğer başlarken heyecan hissetmezseniz o sunum çok güzel olmaz ve ortalarında da berbat olur. Bunu unutmayın ve heyecanınızı koruyun ve yaşayın. Biz aynı oyunu yıllarca oynamamıza rağmen seyirci karşısını her çıkışımızda heyecan duyarız ve bu heyecan işimizi dikkatle yapmamızı sağlar. Çünkü heyecan sunumun enerjisi ve motorudur.
Hiç unutmadığım bu anekdotu hatırlayınca konuyu detaylandırmak istedim.
Bu farkındalık beni şu soruyu sormaya yöneltti.
Ya korku ve heyecanın düşündüğümüzden daha fazla ortak noktası varsa?
Bilimsel olarak kaygı ve heyecanın çok ortak noktası vardır.
Kaygı yaşadığımızda hissettiğimiz hızlı kalp, midede kelebekler uçuşması ve avuç içlerinde terleme, sinir sistemi aktivasyonunun fiziksel belirtileridir. Buna, savaş ya da kaç tepkisi de denir.
Tıbben, vücut stres veya tehlike hissettiğinde, amigdala adı verilen beynin bir bölümü hipotalamus adı verilen başka bir bölüme tehlike sinyalleri gönderir. Hipotalamus daha sonra bu tehlikeyi sempatik sinir sistemi (SNS) aracılığıyla vücudunuzun geri kalanına iletir ve savaş ya da kaç tepkisini tetikler.
Böbrek üstü bezleri bu sinyali alır ve kan dolaşımınıza adrenalin salgılamaya başlar. Adrenalin, vücuttaki değişimlerde birçok işlevi yerine getirebilir.
Birisi kaygılı olduğunda, ona verilen tavsiye "Sakin ol"dan "Rahatla"ya doğrudur ancak kaygı gibi aktive olmuş bir duygudan sakinlik gibi daha düşük bir aktivasyon seviyesine geçmek aslında oldukça zordur, ama imkansız değildir, sadece zordur. Aslında yoğun bir duygudan diğerine geçmek çok daha kolaydır. Yani kaygıyı dönüştürmenin basit bir yolu "Heyecanlıyım" demektir. Bu kelime her şeyi değiştirebilir.
Küçük bir tavsiye ile acele ve telaş konusunu heyecanla birleştirerek normale geçelim.
Kaygılı hissetmeye başlarsanız, rahat bir yere oturun ve sadece nefes almak için birkaç dakika ayırın. Nefes alırken, havanın karnınızı ve ardından göğsünüzü doldurduğunu hissetmeye odaklanın. Sonra yavaşça nefes verin, havanın karnınızdan ve göğsünüzden ayrıldığını hissedin.
Biraz daha zor bir nefes tekniği denemek isterseniz, iyi bir tanesi 4-7-8 yöntemidir. Bunu yapmak için şu adımları izleyerek rahatlayabiliriz.
Dört saniye boyunca yavaşça nefes alın. (4)
Nefesinizi yedi saniye tutun. (7)
Sekiz saniye boyunca yavaşça nefes verin. (8)
Bu adımları birkaç dakika boyunca tekrarlayın.
Nefesinize odaklanmak, kaygılı hissetmediğinizde bile faydalı olabilir. Bu nefes tekniklerinden herhangi birini gün boyunca uygulayın. Bu, sakin kalmanıza yardımcı olacak ve kaygılı hissettiğinizde nefesinize odaklanmayı hatırlama olasılığınız daha yüksek olacaktır.
Ayrıca telaş ve heyecanınız asgari seviyeye inerek yaptığınız işi kaliteli yapacaktır.
Şu söylemi de bir hayat felsefesi yaparak yaşarsanız daha az telaş, korku ve kontrollü heyecan duyacaksınız.
‘’Hayat, iyi şeyler yapanlar ve iyilik yapanlar dışında kalan herkesin kaybettiği bir oyun yeridir.’’
Kalın sağlıcakla.
Sinan Bayraktar