Kendisini doyurmadan sürekli vermek, adeta kendisi için değil de etrafındaki kişiler için yaşamak, kendinden çok onları düşünmek; kendisiyle ilgili şeyleri hep ikinci üçüncü planlara atmak sağlıklı bir davranış şekli değil.
Üstelik fedakarlıkla, cömertlikle karıştırmamalı.
Bu şekli hayat tarzı olarak benimseyen bir kişi; bilinçli ya da bilinçsiz kendi içindeki bir takım eksiklikleri başkalarının ihtiyacını karşılayarak gidermeye çalışır. İçindeki yetersizlik duygusunu bu vericilikle kapatmak ister .
Ama bir süre sonra, verici olduğu için hep el üstünde tutan kişiler tarafından istenmez hale gelir.
Çünkü etrafındaki kişilerin ona olan saygısı yitirilmiştir.
Çünkü bir insana saygı ve sevgi duyabilmek için, o kişinin kendisine değer verdiğini, kendisini sevdiğini görmeniz, hissetmeniz gerekir.
Çünkü bir insanın ilgi alanı, hayalleri, arzuları ölçüsünde değeri katlanarak artar, saygıyı her daim muhafaza eder.
Oysaki sürekli veren kişiler bu özelliklerden yoksundur.
Uzmanların söylediğine göre; kabuğumuzdan çıkıp varlığımızla barışabildiğimiz anda pasif rolden çıkıp hayatın içinde aktif olarak rol almaya başladığımızı şaşırarak göreceksiniz.
Enerjimiz pozitif olarak değişecek ve bazı şeylerin düzelmesi için ilk adımlar atılmış olacak.
Sorunlarla problemlerle yüzleşmek artık çok daha kolay olacak.
Çünkü varlığımızı her şeyiyle kabul edip bunu kendi içimizde benimsemeyi başardık.
Böylesi bir tutum içinde olmak, karşımızdaki kişilerin bizim hakkımızdaki düşüncelerini de değiştirir. Yani bizim pozitif enerjimiz, olumlu düşüncelerimiz, kendimizi sevmemiz hem birey olarak bize yarar sağlar, hem de çevremizdekilerin bize olumlu yaklaşmalarını destekler.
Her iki yönden de mutluluk verici bir gelişmedir .