Duygusal yoğunluk ve dış çevreden gelen etkileşimler yönetme değerlerimizi bozar mı?
Soruyu neden sordum?
Yaşadığımız çevre, ülkemizin konumu, haber kanallarının ve tüm kaynaklardan sunulan bilgi fazlalığının ve çok hızlı iletişim gibi birçok bileşen hayatımızı etkiliyor.
Hayatımızı etkiliyor derken yaşamımızdaki duygu değerlerimizi de olumlu veya olumsuz değiştirebiliyor.
Seyrettiğimiz bir film, öğrendiğimiz bir haber, Diyarbakır’da kaybolan Narin kızımız gibi bir haberin beynimizde yarattığı duygusal durumlar o an bizim ne yönetirsek yönetelim yönettiğimiz konuyu etkileyerek kalitesinde değişim yaratabiliyor.
Duygusal çöküntüye girdiğimizde sevgilerimizi, işlerimizi, hedeflerimizi kaybediyor ve bakış açılarımız farklılaşabiliyor.
Şöyle bir bakış açısı yaratalım istedim.
Örneğin duygusal bir durumdaki bir bireyin karar alma becerileri etkileniyor. Yani, stres altındaki bir birey, daha hızlı ve belki de daha az düşünülmüş kararlar alabilmekte, öfke, korku veya kaygı gibi yoğun duygular, bireyin mantıklı düşünme yetisini zayıflatabilmektedir.
Pozitif bir ruh hali ise, daha yaratıcı ve açık fikirli bir yaklaşım sağlayarak daha iyi çözümler üretmeye yardımcı olabilmektedir.
Duygusal olarak dengeli olan bireyler, daha iyi empati kurabilir ve daha sağlıklı iletişim kurabilir. Bu durum, takım içi ilişkilerin iyileşmesine ve daha etkin bir iş birliğine olanak tanır.
Yüksek duygusal zeka, liderlerin hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını daha iyi yönetmelerini sağlar. Bu, daha etkili bir liderlik ve yönetim tarzı geliştirmeye yardımcı olur.
İçsel motivasyon durumunda duygusal durum, bireyin motivasyonunu doğrudan etkiler. Örneğin, morali yüksek olan bir çalışan, daha üretken ve enerjik olabilir.
Zor bir coğrafya ve zor koşullar altında yaşam sürdürüyoruz. Evet, burası bir Afganistan veya çöl ortası değil ama yine de yaşamsal değerlerimizin gelişmiş ülkeler seviyesinde olmadığını hepimiz biliyoruz.
Adli kontrol şartıyla 18 suç kaydı olup dışarıda dolaşan birinin bir taksiciyi, peşinden bir suçsuz vatandaşı veya bir çocuğu öldürdüğü haberi ile duygularımız çöküyor ve kaygılarımız korkuya dönüşüyor
Bu tip zorluklarla başa çıkabilmek için bu olumsuz duyguları yönetmemiz gerekecektir.
İşte duygusal yönetme ve duygusal zekâ yönetimi bu gibi durumlarda öne çıkıyor ve bizleri olumlu bir şekilde yönetebiliyor.
Bakış açımızı değiştirdiğimizde, sevgiyi ve iletişim kalitesini üst katmanlara taşıdığımızda daha iyi yönetmeyi öğrenecek ve tüm yaşamımızın kalitesi artacaktır.
Sonuç olarak, duygusal durum, bireylerin yönetim becerilerini, liderlik kabiliyetlerini, iletişim tarzlarını ve genel olarak iş performanslarını önemli ölçüde etkiler.
Bu nedenle, duygusal zekayı geliştirmek ve duygusal durumları yönetebilmesi için, bireylerin hem kişisel hem de profesyonel başarıları için kritik öneme sahip olduğunu bilmeleri ona göre yaşam değerleri üretmeleri gerekecektir.
Sevgiyle kalın.