Ben çok sık  plan yapan biriyim.

Sürekli hayal kurup hepsini tek tek planlıyorum. Kurmadığım hayalin hayalini kurmayı da planlıyorum.

Kendim ailem ve hatta bazen tanımadığım ama gördüğüm bir insan veya bir yer için bile hayal kurup, planını yapıp uygulama çabasına girebiliyorum.

Aslında son derece sinir bozucu bir durum bence.

Çünkü, siz ne kadar plan yaparsanız yapın, hayatın sizin için ne planladığını bilemediğimiz için, bazen bazı planlarınız ve hayalleriniz çok feci şekilde elinizde patlıyor.

Çünkü nedendir bilinmez, kafama o şeyi bir kere koydum mu, ne olursa olsun, olsun isterdim ve olana kadarda çaba gösterirdim. Eskiden.

Sonra bir şey oldu. Ne oldu bilmiyorum ama olan oldu.

Planları yapıp hayalleri kurarken çok kesin yargılı ve aşırı kararlı olmaktansa, azıcık da oluruna bırakarak, onları istemeyi ve yine yeniden denemeyi öğrendim.

Mesela gönlüm neye çok kırılırsa kırılsın, bende hayal kırıklığı yaratan şey ne kadar kötü olursa olsun, hiçbirine küsmemeyi öğrendim.

Hayat, sen ne dersen de, ne kadar “ben yapmam, etmem, bir daha mı asla” de, öyle bir evirip çevirip seni o noktaya başka yerden dolandırıp getiriyor ki, tükürdüğünü nasıl yaladığını bilemiyorsun.

Aslında bu tükürdüğünü yalamak da değilmiş. O yüzden, artık hiçbir şeyi kolay kolay kestirip atmıyorum.

Planları yapıp, hayalleri kurarken “Şimdi olmazsa başka zaman denerim, belki o sefer olur” diyorum.

Hiçbir şeye dair asla “asla” kelimesini kullanmıyorum. Onun yerine “daima” demeyi tercih ediyorum. Ben yaşadığım sürece olasılıkların, yeniden deneme ve yanılmaların, defalarca düşüp kalkmaların, yaralanma ve kabuk bağlamaların sonu yok.

Hayat bana bunu öğretti. İyi oldu.