Sevilme ve Sevinme İhtiyacı:

Abone Ol

İnsan olmanın derinliklerinde bir arayış yaptığımızda bu iki duygu hep ön plana çıkar.
İnsanlar sosyal varlıklardır; yalnızlık, çoğu zaman bir ceza gibi gelir. Toplumun ve çevrenin içinde yer almak, aidiyet duygusuyla bağ kurmak insanın varoluşsal ihtiyaçları arasında yer alır. Bu ihtiyaçlardan belki de en önemli ikisi, sevilme ve sevinme ihtiyacıdır. Hem fiziksel hem de duygusal düzeyde kendimizi başkalarıyla bağ kurarken değerli hissetmek, insan olmanın temel taşlarındandır.

Sevilmek, insanlar için adeta bir temel gereksinimdir. Çocukluktan itibaren sevilme duygusu, güvenliğin ve sağlıklı gelişimin temeli olarak kabul edilir. Anne-baba sevgisi, bir bireyin yaşamındaki ilk ve en etkili sevgi deneyimidir. Bu sevgi, kişiliğin şekillenmesinde büyük rol oynar. Sevilmek, sadece dışsal bir onay değil, aynı zamanda içsel bir güç kaynağıdır. Sevilme ihtiyacı, kişinin kendini değerli hissetmesinin temel unsurlarından biridir.

Ancak sevilme ihtiyacı, bazen dengeyi kaybetmemize neden olabilir. Sürekli bir onay arayışı, bireyi daha az özgür kılabilir. Her insanın yaşamında belirli bir noktada “sevilme” kaygısına düşmesi doğaldır. Ancak bu kaygı, insanın kendisini başkalarının gözünden tanımlamasına neden olabilir. Özgüvenin eksikliği, kişiyi kendi içindeki gücü bulmaktan alıkoyar.
Sevinmek mevcut veya olası mutluluğun paylaşılması anlamını ifade eder
Sevinme, sevilme kadar doğal ve insana özgü bir duygudur. Her birey, mutlu anlarını yaşamak ve bu anları paylaşmak ister. Sevinç, yalnızca içsel bir duygunun ötesine geçerek toplumsal bir bağ kurar. İnsanlar, yaşadıkları güzel anları başkalarıyla paylaşmak, bu anın çoğalmasını sağlamak isterler. Sevinç, hem bireysel bir deneyim hem de ortak bir paylaşımdır.
Sevilme ve sevinme arasındaki ince çizgiyi iyi anlamak gerekir.
Sevilme ve sevinme ihtiyacı birbirini tamamlayan duygulardır. Sevilmek, genellikle duygusal ihtiyaçlardan beslenirken, sevinmek bir anlamda bu duygunun kutlanmasıdır. Sevilme, bireyin kendini değerli hissetmesini sağlarken, sevinme ise bu değer duygusunun kutlanması anlamına gelir. İkisi arasındaki dengeyi kurmak ise hayati önem taşır. Birini fazlasıyla aramak, diğerinin eksik kalmasına sebep olabilir.

Sevilme arayışı, kişinin kimliğini başkalarının onayına dayandırmasına yol açabilirken, sevinme ihtiyacı da dışarıdan onay arayışını körükleyebilir. Ancak bu ikisi de yalnızca içsel bir tatminle gerçek anlamına kavuşur. Sevilmenin ve sevinmenin sağlıklı bir biçimde yaşanması, kişinin önce kendini sevmesi ve sonra başkalarıyla bu sevgiyi paylaşmasıyla mümkün olur.

Sevilme ve sevinme ihtiyacı, insanın ruhsal derinliklerinde yankı bulan iki temel ihtiyaçtır. Bunları sağlıklı bir şekilde dengelemek, bireyin içsel huzurunu bulmasında anahtar rol oynar. Ne başkalarının sevgisi, ne de dışarıdan gelen sevinç anları, insanın içindeki boşluğu doldurabilir. Gerçek mutluluk, önce kendini sevmekten ve içsel bir dengeyi sağlamaktan gelir.
Mutluluk nerede ise orayı arayın,
Kalın sağlıcakla
Sinan Bayraktar