Başkasının dengesi İçin kendi dengemizden Vazgeçmek, ”Sessiz Bir Yorgunluk”
Herkesin dengesini sağlayabilmek adına kendi dengesizliğimize göz yummak.
Hayatımız boyunca birçok insanın hayatına dokunur, birçok kişiyle bağ kurarız. Kimi zaman sevdiklerimizin iyi hissetmesi için kendi duygularımızı bastırır, huzurlarını korumak uğruna kendi huzurumuzdan vazgeçeriz. Bu davranış, “fedakârlık” olarak adlandırılsa da bazı durumlarda sessiz bir tükenmişliğe dönüşebilir.
Peki, gerçekten başkasının dengesi için kendi dengemizden vazgeçmeli miyiz?
Herkesin dengesi kendi sorumluluğudur
Sevdiğimiz birinin üzülmesini istememek, onun yükünü hafifletmek istemek oldukça insani. Ancak burada fark edilmesi gereken önemli bir şey var:
Her bireyin içsel dengesi, kendi sorumluluğundadır.
Biz bir başkasının huzuru için sürekli kendi dengemizden ödün verirsek, bu hem karşı tarafa hem de kendimize yapılmış bir haksızlık olur. Zamanla tükeniriz, yoruluruz, hatta “ben kimim?” sorusuyla baş başa kalabiliriz. O zaman şöyle bir soru ile yüzleşmeliyiz.
Fedakârlık nerede biter, Vazgeçiş nerede başlar?
İlişkilerde fedakârlık elbette vardır. Anlamlı ilişkiler, karşılıklı emekle büyür. Fakat bu fedakârlık dengeli değilse, bir taraf sürekli veriyor, diğer taraf sadece alıyorsa burada bir dengesizlik başlar.
Kendini sürekli geri plana atmak, bir yerden sonra kendi varlığını inkâr etmektir. Pasif davranış gurubunda olan bu davranış modeli,duygularını bastırmak, sınırlarını çiğnetmek, sadece “diğerleri mutlu olsun” diye yaşamak uzun vadede içsel bir boşluk yaratır.
Çoğumuzun yapamadığı ve zorlandığımız bir davranış kalıbı olan
hayır demek, kötü biri olmak değildir
Toplumda birçok kişi, “hayır” demeyi bencillik olarak algılar. Ancak tam tersi doğrudur: Hayır diyebilmek, kişinin kendine olan saygısının göstergesidir. Bu, karşınızdaki kişiyi reddetmek değil, aslında kendinizi kabul etmektir.
Kendi sınırlarını koruyan birey, daha sağlıklı ilişkiler kurar. Çünkü kendini tüketmeden, daha sürdürülebilir bir şekilde destek olmayı başarır.
Bir başkasına şefkat gösterirken kendini unutma,kendine de şefkat göster. Bazen kendimizi ihmal ederiz ama unutma ki senin de huzurlu olmaya, dinlenmeye, anlaşılmaya hakkın var. Başkalarını tamamlamaya çalışırken kendini eksiltme.
Kendine şunu sormaktan çekinme ve korkma : “Bu yaptığım şey, gerçekten karşımdakine destek mi, yoksa kendimi yok saymak mı?”
O zaman bir felsefe olarak önce sen dengede ol ki, başkalarına da Işık tutabilesin
Bir mum, kendi fitilini yakmadan başkasını aydınlatamaz. Aynı şekilde, sen de içsel huzurunu kaybederek başkasına uzun vadeli bir fayda sağlayamazsın.
Dengede olmayan bir bireyin başkasını dengede tutması, suyu olmayan bir testiden su beklemeye benzer. Önce kendini ayakta tutmalısın. Çünkü unutma ki “Sen de değerlisin”.
Kalın sağlıcakla,