Öz güvenin, yeteneklerinize ve yargılarınıza olan güveniniz olduğunu biliyor muydunuz? Bazen karıştırılır gibi oluyor.
Bu yazımızda özgüven ile kibir arasındaki farkları, bunların iş yerindeki etkilerini ve kişisel gelişimin bireylerin kişisel ve profesyonel hedeflerine ulaşmalarına nasıl yardımcı olabileceğini inceleyeceğiz.
Hedeflerinize ulaşabileceğinize, engelleri aşabileceğinize ve kendi hayatınız ve başkalarının hayatları üzerinde olumlu bir etki yaratabileceğinize dair içsel bir inanç olan özgüven davranışının kibirden oldukça farklı yönleri bulunmaktadır.
‘’Ben’’ kavramının ve ego yönetiminin nerelere vardığını kimi yazılarımda izah etmeye çalıştım.
Bu kez kibir ve özgüven ilişkisine bakalım.
Perspektif kaybolduğunda ve bir birey tevazusunu kaybettiğinde özgüven kibre dönüşür. Kendine güvenen bireyler kendilerini ve yeteneklerini önemli görürken kibirli bireyler kendilerini ve yeteneklerini üstün görürler.
Genelde üst düzey ilişkilerinde çok gördüğüm ve eleştirisel davrandığım bir insan karakteri olan kibir’in üst seviyede arttığı dönemleri görmekteyiz. Toplumlarda herkes kendilerince özgüven adıyla yorumlamaya çalıştıkları bu davranışın kibir olduğunu bile fark etmiyorlar. Hatta en tehlikelisi çocuklarına aşılıyorlar.
Özgüven evrensel olarak arzu edilen bir özellik olarak kabul edilirken, kibir neredeyse her zaman iticidir. Hayatın her alanında, kendine güvenen ve kibirli insanlar olacaktır, ancak bazen ayrım belirsiz olabilir, biri genellikle diğerinin kılığında olduğundan, ikisi arasındaki farkı söylemek zor olabilmektedir.
Özgüven, yeteneklerinize inanmak ve zorlukların üstesinden gelmeye ve yeni şeyler denemeye istekli olmak anlamına gelir. Özgüvenli bir kişi, büyümek ve öğrenmek için alanlarının olduğunu kabul eder, başkalarından gelen geri bildirimlere açıktır ve yardım istemeyi bir zayıflık olarak görmez. Özgüvenli insanlar ayrıca etraflarındakilere ilham verir ve onları motive eder, bu da her bireyin gelişebileceği ve organizasyonun başarısına katkıda bulunmada daha kararlı bir rol oynayabileceği olumlu bir iş yeri kültürünü teşvik eder. Eğer işler ters giderse, özgüvenli insanlar gerçeğe kör değildir, hatalarını nasıl kabul edeceklerini ve kendilerini sorumlu tutacaklarını bilirler, böylece insanların sorunları aşmak için iş birliği içinde çalışabilecekleri dürüst bir ortam yaratırlar.
Buna karşılık, kibir şişirilmiş bir öz-önem duygusunu ima eder. Kibirli insanlar yetenekleri ve başarıları hakkında abartılı bir görüşe sahiptir. Başkalarından gelen geri bildirimlere ve yapıcı eleştirilere kapalıdırlar ve birileri iyileştirme yapabilecekleri alanları önerdiğinde aşırı tepki verme eğilimindedirler. Kibir genellikle küçümseme, bencillik ve başkalarını dikkate almama olarak ortaya çıkar, ancak iş yerinde ekip çalışmasını ve güveni teşvik etmek yerine mikro yönetimi teşvik eder.
Özgüven ve kibri birbirini dışlayan kavramlar olarak düşünmek yerine, bunların aynı yelpazede yer aldığını düşünmek faydalıdır.
Bir tarafta, bir kişi etrafındaki herkesten daha iyi olduğuna inandığında kibir vardır. Kendilerinin önemine dair abartılı bir duyguya sahiptirler.
Muhtelif zamanlarda özel sohbetlerde bulunduğum ve değerli bir hizmeti üreten kişiler olarak gördüğüm sağlık alanlarındaki tıp doktorlarından birinden şu cümleyi duymuştum.
‘’Ben üniversite sınavında 500 ve yukarı puan alarak üstün bir akla ve zekaya sahip olduğumu ispat ederek doktor oldum. Diğer insanlardan tabii ki bir farkım olacak’’
İşte bu söylem bir kibir ifadesi olarak yansır ve ömür boyu o kişiyi doğru iletişimden uzak tutar. Birçok tıp insanında gördüğümüz iletişim eksikliği bir anlamda kibir olarak oluşur.
Özgüven, kendine güvenmekten gelir. Kendine güvenen bireyler her şeyi bilmediklerini bilirler, ancak ihtiyaç duydukları desteği bulabileceklerini bilirler.
Öte yandan kibir, sıfır toplamlı bir zihniyetten gelir. Kibirli bireyler yardım istemekten çekinirler çünkü bu onların kendi kendine yeten kimliklerini tehdit eder.
İnsanlar komiktir. Kendimizi güvensiz hissettiğimizde, bunu aşırı özgüvenle telafi etme eğiliminde oluruz. Ancak, aşırı özgüvenli görünmekten endişe ettiğimizde, diğer uca gideriz ve kendimizi aşağılarız. İşte o zaman kibir başlar.
Bu iki kavram arasında denge kurmanın yolu il olarak yargılarınıza güvenmek ve olduğunuz kişi konusunda güvende olmaktır.
Yine bir özdeyiş
‘’Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var’’ derler
Gerçek özgüven kibir değildir. Karşınıza ne çıkarsa çıksın üstesinden gelebileceğinize dair sessiz bir güvencedir. Kendinizi iyi hissetmek için başkalarını aşağılamanıza gerek yok. Özgüveninizi geliştirmek için, kendinizi olduğunuz gibi kabul ederek başlayın. Sonra, yaptığınız işte kendinizi yetkin hissedebilmeniz için becerilerinizi ve bilginizi geliştirmeye çalışın. Son olarak, kendinize inanmanıza yardımcı olacak destekleyici insanlarla kendinizi çevreleyin. Kendinize güvenme ve başkalarına güç verme yeteneği, özgüven ve kibir arasındaki temel farklardan biridir.
Kalın sağlıcakla,
Sinan Bayraktar 29 Ocak ’25