Hayatta Bazen ve belki de çoğu zaman ilerlemeyecek, bir yere varmayacak bir şeyin peşinde koşmaya devam ediyoruz. Ama nedense elimizden de bırakmıyoruz.
Hayatta bazen farkında olmadan “ölü bir ata biniyoruz.”
Mesela iş yerinde yıllardır sürüncemede kalan bir proje düşünün. Ne kadar uğraşılsa da sonuç alınamıyor, kimse inanmıyor ama hâlâ üzerine mesai harcanıyor. Kavgalar ve tartışmalar yapılıyor,ama kimse de çıkıp “Arkadaşlar,at ölü,biz farkında değiliz” demiyor veya diyemiyor.
İşte bu tam anlamıyla ölü bir ata binmek.
At ölmüş, ama biz hâlâ “belki canlanır” diye üstünde sallanıyoruz misali devam etmek.
Bizim toplum bu işin ustasıdır aslında. At çoktan rahmetli olmuş ama biz hâlâ dizginleri çekip “hadi oğlum, azıcık daha gayret” diye uğraşırız.
Mesela iş yerinde verim vermeyen bir projeyi sürdürmek… Proje ölmüş, ama biz Excel tablolarıyla ralli yapıyoruz.
Ya da ilişkilerde; sevgi gitmiş, saygı gitmiş ama hâlâ “bir şans daha” diyoruz. Yok dostum, o at çoktan göçmüş!
Hayatın sırrı belki de ölü atları zamanında fark edip inmekte. Çünkü her ölü at, bizi olduğumuz yerde zıplatır ama asla ilerletmez.
Hayatta bazen yolumuzu yanlış seçiyoruz. Ne kadar uğraşsak da bizi bir yere götürmeyecek bir şeyin içinde çırpınıyoruz.
Biten bir ilişkiye tutunmak, umut taşımayan bir hayalin peşinde koşmak ya da çoktan kapanmış bir kapının önünde beklemek… Bunların hepsi aslında aynı şey. İçten içe biliyoruz ki ilerlemeyecek, ama “belki” diye avunuyoruz.
Oysa hayat, ölü atlarla vakit kaybedecek kadar uzun değil. Vazgeçmek bazen yenilgi değil, aksine cesarettir. Yeni yollar açılır, yeni umutlar doğar. Önemli olan, hangi ata bindiğimizi zamanında fark edebilmek.
Yani aslında ilerlemeyecek, bir yere varmayacak bir şeyin peşinde koşmaya devam ediyoruz. Ama nedense elimizden de bırakmıyoruz.
Bu deyim aslında bize şunu hatırlatıyor: Hayatta bazen bırakmayı bilmek gerekir. Çünkü her ısrar başarıya çıkmaz. Her çaba meyve vermez. Bazen doğru olan, vazgeçmek ve yeni bir yön bulmaktır.
Kim bilir, belki de hayatımızın bir yerinde hepimiz bir “ölü atın” üstünde oturmuşuzdur. Asıl mesele, bunu fark ettiğimizde hâlâ orada kalıp kalmayacağımızdır.
Kalın sağlıcakla
Sinan Bayraktar