Selamlaşma ve karşılaşmalarımızda ilk sorduğumuz soru budur herhalde?
Nasılsın,iyimisin?
Bilgisayarın ülkemizde kullanılmaya başlandığı tarihlerde fıkra gibi bir söylem dolaşıp dururdu
"Arkadaşım,bilgisayar diye bir makine çıkmış..Herşeyi biliyormuş.
Büyük dünya uzmanları toplanarak sorular soruyor ve onların cevaplarını alıyorlarmış.
Sıra Türk uzmana gelmiş ve bir soru sormuş,
Bilgisayarda bazı şekiller çıkmaya ve bazı anlamsız işler olmaya başlamış,sonunda dumanlar çıkaran bilgisayar bozulmuş ve işlememiş.
Bütün uzmanlar sorulan bu soruyu merak ediyormuş,bu kadar zor bir soru ne olabilir acaba düşüncesiyle Türk uzmanın başına toplanmışlar
O da soruyu söylemiş
"Ben çok zor bir şey sormadım ki.sadece şunu söyledim
"Nasılsın,iyimisin"
Bu fıkra yıllarca bizim kuşağımızda anlatılırdı..
Demek ki cevabı bile zormuş ki zamanın bilgisayarı bile cevap verememiş
Tabii ki bu çok zor olan bir cevap değil.
İyi olabilmek için önce kendinizi iyi hissetmeniz gerekir.
Her şart ve her olay insanı iyi yapamaz. Bazen öyle anlar olur ki kendinizi bile tanıyamazsınız.
Ama iyi olabilmenin bence ön koşulu insan olabilmekten geçiyor.
Selam vermekle başlayan bir günü diğer esenlikler ile sürdürebilmek için düşüncelerimizi yönetmemiz gerekir. Yazılarımın bir çoğunda düşünce yönetimine çok önem verdiğimi hatırlıyorum.
İyi olabilmenin bir diğer tarafı da karşınızdakine kendisini iyi hissettirmek için yapacağınız davranışlardır.
İyilik ve iyi olabilmek öncelikle iyi hissetmekle başlar,sonra iyi hissettirmekke devam eder.
Hadi gelin bugün bir iyilik yapın ve sevdiğinize onu sevdiğinizi söyleyin,bir fakire sadaka verin,bir sokak hayvanına mama götürün ve bir de aynaya bakarak kendinizi sevdiğinizi kendinize hatırlatın
Kalın sağlıcakla.