Günümüzün en belirgin sessiz salgını kuşkusuz anksiyete...
Özellikle bireyler arasında fark edilmeyen ya da geç fark edilen bu durum telafisi olmayan yıkımlar doğurabilir.
Eski yıllarda verem, veba, cüzzam gibi gözle görülür hastalıklar vardı. Bu hastalıklar yüzünden binlerce kişi hayatını kaybetti. Bu hastalıkların nedenleri ve tedavi yöntemler yıllarca araştırıldı. Deneyler yapıldı. Çok uzun uğraşlar sonucunda bu hastalıkların nedenleri bulundu. Sonrasında da tedavi yöntemi ve ilacı bulundu. Günümüzde bu gibi hastalıların bazıları tamamen tarihe karışırken bazılarının ise tedavisi artık mümkün. Ölümler ise yok denecek kadar az. Günümüzde kanser hastalıklarında da yüksek oranda artış yaşanıyor. Bu hastalığın tedavisi için de bir hayli yol kat edildi ancak henüz tam manasıyla tedavisi veya ilacı bulunmadı. Maalesef genç yaşlı demeden bir çok insan bu amansız hastalık nedeniyle hayatını kaybetmeye devam ediyor. Konusu açılmışken yangınlar da kanser riskini arttırıyor. Bu nedenle bu satırlar aracılığı ile vatandaşlarımızı bir kez daha ormanlarımızı koruma konusunda uyarıyorum.
Şimdi tekrar günümüzün sessiz salgınına dönelim. Her ne kadar teknolojik gelişmeler tüm hızıyla devam etse de bu gelişmelerin getirdiği dezavantajlar da yaşanıyor. Anksiyete bunlardan sadece biri ama ilk sıralarda yer alıyor. Bugün çevrenizde 2 kişiden biri bu hastalıktan mustarip. Bazılarının psikolojik olduğunu düşünüyorum.
Bazı bireyler de ise bu hastalık intihara kadar götürebiliyor.
Modernleşme ve dijitalleşmenin getirdiği en büyük sorunlardan biri depresyon. Artık ülkemizde leblebi gibi antidepresan tüketiliyor.
İş ve ya öğrenim hayatında yaşanan stres, aile içindeki şiddetli geçimsizlik, ekonomik sorunlar, evliliklerde yaşanan sorunlar bireyi depresyona sürüklüyor. Yalnızlaştırıyor.
Depresyonun artmasında sosyal medyanın etkisi çok büyük. İnsanlar başkalarının yaşamı ile kendi hayatını kıyaslayınca depresyon giriyor. Fiziksel görüntüsünü beğenmeyen bireyler aynaya baktıklarında filtrelerdeki olmadıklarını görünce de depresyona giriyor. Bu nedenle estetik oranları arttı. Yaş ortalaması çok küçük yaşlara kadar düştü.
İşsizlik, ekonomik buhranlar ve aile tarafından uygulanan baskılar önce depresyon sonra anksiyete rahatsızlığına sebep oluyor.
Bu hastalık şimdilik ciddi bir tehlike olarak gözükmese de büyük bir salgın haline dönüştü.
Teknoloji artık günümüzde bağımlılık haline geldi. Uzmanlar artık yasak maddelerin yanı sıra sosyal medya bağımlılığı ile de mücadele içerisine girdi. Bu konu ile ilgili büyük çalıştaylar ve sempozyumlar düzenleniyor. Uzmanlar araştırmalar yapıyor. Raporlar hazırlıyor. Çözüm önerilerini paylaşıyor.
Bireylerin artık cep telefonu ile geçirdiği zaman neredeyse 24 saat haline geldi. Cep telefonundan uzaklaşan bireylerden depresyon belirtileri ortaya çıkıyor. İnsan ilişkileri tamamen bitti. Özellikle çocuklar artık sokakta oyun oynamıyor. Arkadaş edinmiyor. Gün içinde konuşulan kelime sayısı azaldı. Çocuklar ders çalışmıyor. Kitap okumuyor. araştırmıyor.
Sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı nedeniyle dikkat eksikliği artışı yaşanıyor.
Cep telefonunun çok sık kullanılması nedeniyle bireyler arasında göz bozukluğu oranı da arttı. Yaş sınırı düştü.
Sosyal medyada kısa yoldan para kazanma hevesi ile hareket eden gençler maalesef kötü niyetli insanların eline düşüyor. Bazıları hayattan koparılıyor. Her gün haberlerini bizler de yapıyoruz.
Yine sosyal medyanın dezavantajlarından biri hareketsizlik. Bu nedenden dolayı insanlar obezite hastalığına yakalanmaya başladı.
İklim değişikliği, çevresel tahribat ve doğal felaketler, görünmeyen ama her geçen gün etkisini artıran bir salgın gibi toplumu tehdit etmektedir. İklim değişikliğiyle mücadeledeki yetersizlikler, doğal felaketler sonucunda yaşanan yerinden edilme, yok olan habitatlar ve gıda güvenliği konusundaki belirsizlik, hem gezegenimiz hem de insanlık için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bunun sonuçları şunlardır: Toplumlar, iklim değişikliği konusunda daha fazla bilinçlendirilmekte, ancak bu sorun hâlâ geniş ölçüde göz ardı edilmektedir. Gelecekteki büyük tehditleri anlamak için gereken toplumsal farkındalık henüz istenen seviyeye ulaşmamıştır.