Eşitsizlik ve Eşitsizlik Algıları

Abone Ol

Belki de günümüz gerçeğinde en çok tartışılan ama çözüm bulunamayan bir sorun olarak görmekteyim.

Farkındayız, ancak ne yapacağımızı da çok bilmiyoruz veya belki de bilmek de istemiyoruz.

Bilimsel bakış açısıyla, eşitsizlik, bireylerin psikolojisini, davranışlarını ve toplumsal yapıyı derinden etkileyen bir sorundur. Yoksulluk, ayrımcılık, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği ve eğitimde fırsat eşitsizliği gibi faktörler, bireylerde travmalara yol açarak toplumsal huzursuzluklara neden olan en büyük etkenlerin başında geliyor. Neredeyse tüm siyasilerin söylemlerinde sürekli yer bulan, ancak bir türlü çözülemeyen bir sorun yumağı olarak insanlığın uğraştığı en büyük sorun olarak görünüyor.

Hayatın başlangıcında seçemeyeceğiniz eşitlik ortamına, hayatın sonlanmasında tam anlamıyla ulaşınca eşitsizliğin ne olduğunu kavramaya çalışıyoruz.

Yüzyıllardır artan gelir eşitsizliğinin, insanları eşitsizliğe karşı daha eleştirel olmaya ve servet ve yeniden dağıtımla ilgili çeşitli sorunların farkına varmaya doğru yöneltiyor. Yani, daha az eşit toplumlarda yaşayan insanlar, daha eşit toplumlarda yaşayanlara göre toplumlarındaki eşitsizliklere karşı daha eleştirel olabilir. Bunun da gayet doğal olduğu anlaşılıyor.

Eğer siz toplumsal olarak bir şeylerin paylaşılmadığına ve size ait olduklarınızın elinizden alınarak güçlü tarafa aktarılmasıyla eşitsiz bir duruma düşüyorsanız tepkileriniz daha yüksek olabiliyor.

Yazılarımda bir konuyu aklıma getirdiğimde epeyce araştırma yaparak kendime küresel sistem içerisinde öğretiler çıkartmaya çalışırım. İnsanların eşit olması veya adil eşitliğin doğru yönetilmesi konusunda oldukça fazla bilimsel eser, roman ve öyküye rastlamaktayım.

Yıllar evvel TRT de oynayan bir dizi tüm Türk toplumunu oldukça etkilemiş ve orada zulüm gören kölelerin durumunu hepimiz içselleştirmiştik.

Alex Haley'in yazdığı The Saga of an American Family adlı kitapta geçen Gambiya asıllı kölenin yaşamı dramatize edilmektedir. Gambiya'da Jufureh kasabasındaki bir köyde dünyaya gelen, daha sonra ABD'li köle tüccarları tarafından Virginia eyaletine köle olarak getirilen Gambiyalı adam’ın ve daha sonra ailesinin yaşadığı eşitsizliği hepimiz çok iyi hissederek izlemiştik.

‘Kunta Kinte-Zincirli Köle’ dizisinin kahramanı Kunta Kinte, 1750-1822 yılları arasında yaşamış gerçek bir insan! Gambiya'da Jufureh kasabasındaki bir köyde dünyaya gelen kahramanımız, daha sonra ABD'li köle tüccarları tarafından Virginia eyaletine 1867 yılında köle olarak getirilir. Bir çiftlikte çalışır ve her fırsatta kaçarak özgürlüğü arar. Yakalanır, ağır işkencelere maruz kalır. Bu yaşam, Amerika’da iç savaşa bile neden olan bir dönemin küçük bir öyküsüdür. Köleliğin ve eşitsizliğin iliklerimize kadar işlediği bir yapıt olmuştu.

İşte bu eşitsizlik kavramı ve algılarını çok dikkatli yönetmemiz gerektiğine inanıyorum.

Eşitsizlik, pek çok farklı alanda kendini gösterdiğinden ve genellikle toplumların sosyal ve ekonomik yapılarında derin yaralar açtığından her bir kavramı ayrı yönetmemiz gerekir.

 En çok yaşadığımız ekonomik eşitsizlik, eğitimsel alanda eşitsizlik, cinsiyet ve ırk eşitsizliği, sağlık alanında yaşanan ve oldukça fazlalaşmaya başlanan hizmet eşitsizlikleri, insanlar üzerinde ciddi travmalar yaratmaya devam ediyor.

Eşitsizlik bireylerin günlük yaşamlarını ve psikolojilerini doğrudan etkileyerek, farklı davranış kalıplarının oluşmasına neden olurken, stres ve kaygı artışı, güvensizlik, suç oranlarında artış, politik ve sosyal kutuplaşma gibi uç noktalar yaratarak, dayanışma ve aktivizm gibi değerleri de yükseltebiliyor.

Özellikle yine son dönemlerde en çok gördüğüm toplumsal dışlanma travmaları sonucu etnik veya cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan bireyler, zamanla toplumdan soyutlanarak yalnızlık hissine kapılabilmekte, hatta bu tür travmalar depresyon ve intihar eğilimlerini artırabilmektedir.

Bu konuda bir bilim insanı değilim ama işin özüne bakmaya çalıştığımda sivri noktaları ve keskin tarafları törpülendiğinde yönetenlerin alacağı basit uygulamalar ile birçok sorunun giderilmesi mümkün görülmektedir.

Özellikle küçük gruplarda dikkat ettiğimizde, denize atılan taşın yarattığı dalgalar misali birçok sorunu başlamadan bitirebilecek uygulamalar ile eşitsizliğin üzerine gidilebilmektedir.

Adil ve eşit anlayışına sahip bir insan aklının yapamayacağı hiçbir şey yoktur.

Yeter ki güçlü irade ve insan düşüncesi yerinde olsun.

Kalın sağlıcakla

Sinan Bayraktar                                      9 Şubat ’25  Dubai