Günümüzde her olayda ertelemek neredeyse normal bir davranış oldu.
İşin hızı,sıklığı,yoğunluk,stres ve karmaşa çokluğu hepimizin birşeyleri ertelememizi gerektiriyor. Çoğu zaman bu ertelemeler yüzünden iş ve randıman kaybı yaşıyor, birikimler yüzünden motivasyonumuz bozulabiliyor.
Bazenyapmamız gereken bir iş olur ama başlamakta zorlanırız. Ardından kendimize kızar, hatta utanırız ve bunu disiplinsizlik, irade ya da motivasyon eksikliği olarak görürüz. Oysa günümüzde erteleme, sıklıkla bir eksiklikten değil, bir fazlalıktan beslenir.
Ertelemeyi, uzun vadeli planlara karşı kısa vadeli bir kaçış değil, kırılmaktan korunma stratejisi olarak düşünebildiğimizde farklı bir bakışa da sahip olabiliyoruz.
Şöyle düşünelim,ertelemek bizi gerçekte bir şeylerden koruyor olabilir mi?
Eskiden diye başladığımız her konuşma bizim özdeğerlerimizi sorgulamamıza neden oluyor.
Bugün tam anlamıyla performans çağı dediğimiz bir dönemdeyiz.
Çoğu zaman"Kim olduğumuzun" oldukça dalgalı olması, bizi amansız bir performans bataklığına sürüklüyor.
Başarısız olduğumuzda,
bunun ezici bir zaman kaybı, dayanılmaz bir geride kalmışlık ve gerçekleşmemiş bir potansiyel yükü olduğu dayatılıyor.
Sadece işimiz değil; sağlığımız, yediğimiz yemekler, gittiğimiz konserler bile performans göstergesine dönüşmüş durumda.
Başarısızlık basit bir yetersizlik olmaktan çıkıp, doğrudan kimliğimize yönelik bir tehdide dönüşüyor.
O zaman şöyle bir soru ile düşünelim
En ufak bir başarısızlık koskocaman bir özdeğer ve özsaygı kaybına dönüşüyorsa, ertelemekten daha insancıl ne olabilir?
“Başarısızlık özsaygıyı düşürüyor.
Benliğimize yönelik kırılganlık 'eğer denemezsem, başarısız olmam ve değerim sarsılmaz' gibi, çoğu zaman bilinçdışı bir düşünceye yol açıyor.”
Düşük çaba göstermek veya bir engel yaratmak, performansımızın düşmesine neden olsa da, hiç olmazsa başarısızlık durumunda bunu "özümüze" değil, belirli bir eksikliğe veya engele bağlarız.
Çünkü "yapamadım, sorunlar vardı," demek, "denedim ama başaramadım" itirafından çok daha az yakıcıdır.
Erteleme, bazen sahte benliğin bize dayattığı görevlerden kaçınmamızı sağlar. Hepimizin bildiği bir gerçektir. İnsanın almak istemediği şeyi almaması dünyadaki en zor şeydir.
Genelde İnsan öyle dürtülenmiştir ki, kendisine ne dilediğini soracak zamanı hiç bulamaz. Zamanla kişi kendi benliğinde boğulur.
O zaman erteleme, üzerimize boca edilmiş sahte rolleri oynamaktan bıkmış bir yanımızın sessiz bir başkaldırısı olabilir.
Bilgilere boğulduğumuz ,herşeyi çok hızlı bilebildiğimiz ve bir anlamda kendimize bu kadar saldırdığımız bir çağda, ertelemek bazen bize bir nefes ve hayati bir soluklanma alanı sağlıyor olabilir.
Yazılarımı okuyan çoğu arkadaşımız,benim erteleme konusuna bakışımı bilir. Ertelemeyi bir insan zaafiyeti gördüğüm ,üşengeçlikle tanımladığım bilinir. Ancak kendimize daha insancıl bakmayı öğrenmeliyiz. Belki de kendimizle daha adil bir zeminde anlaşma yapmak için ısrarlarınızdan vazgeçerek küçük ertelemeler yaptığımızda işte bu bahsettiğim insanca bakmayı yakalayabiliriz.
Kişisel ve sosyal önemliliğimizin kaynağı eylemlerimiz değil, varoluşumuzdur ve sorgulanamaz olduğuna göre,kendimize iyi davranıp bazen erteleyerek daha sağlıklı bir düşünce içerisinde olabiliriz.
Kalın sağlıcakla
Sinan Bayraktar