Egonun ötesini yönetmek

Abone Ol

Dünyamız artık bilgi çağından sezgi çağına doğru çok hızlı bir yolculukta evrilmeye başladı.
Artık geleneksel liderlik modelleri ailelerin, organizasyonların, siyasetin ve toplumların karşılaştığı karmaşık sorunları ele almakta yetersiz kalmakta.
Geleceğin liderlik ve yönetim anlayışında, bireysel düzeyde davranış ve zihniyet değişimi çoktan başladı bile.
Dolayısıyla sadece liderlerin dışsal özelliklerine bakarak bu iyidir veya bu kötüdür denemiyor.
İşte bu dönemde olağanüstü liderlik geliştirmek için, bireylerin içsel dönüşümüne odaklanmalı ve bireysel büyüme ile dönüşüm süreçlerine daha derin bir şekilde dalarak dışsal değişimlerin süreçler, pratikler ve sistem değişiklikleri yoluyla gerçekleşmesine olanak tanınmalıdır.
Herkesin bir yönetim modeli,her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu söylenir durur.
Yöneticilik ve Liderlik, belirli bir role bağlı değildir; hayatımızın her alanına nüfuz eder, seçimlerimizi etkiler ve yollarımızı şekillendirir.
Ben böyleyim,ister kabul edin ister etmeyin söylemi de geçerliliğini yitirdi ve işe yaramıyor.
Tüm arayışlarımızda, her şeyden önce insan olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Geleceğin lideri olma yolundaki ilk adım, insan olmanın liderlik yolculuğunun ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmektir.
Lider olmak, insan deneyimimizin bütününü kucaklamaktır.
21. yüzyıl hepimize, küreselleşme, hızlı teknolojik ilerlemeler, ekonomik durgunluklar ve çevresel sürdürülebilirlik gibi benzersiz zorluklar sunuyor. Bu zorluklar, karmaşıklığı, belirsizliği ve üstü kapalılığı yönetebilecek liderler gerektiriyor.
Yeni bir kavram gelişiyor.
Adına transpersonel liderlik denilen bu kavram giderek daha fazla önem kazanıyor.
İlk defa duymuş olabilirsiniz.
Transpersonel, kişisel olanın ötesine geçmek, zihnin, egonun ve kişiliğin alışılmış sınırlarını aşmak anlamına geliyor.
Bu yaklaşım, liderliğin dar bir bireysel çıkar perspektifinin çok ötesine uzandığını kabul eden bütünsel ve kapsayıcı bir bakış açısını benimsiyor.
Transpersonal liderlik, ego sınırlarının ötesinde, sürekli bir kişisel büyüme ve öğrenme yolculuğunu ifade ediyor.
Bizim kültürümüzde “kibir” olarak tanımladığımız ve maalesef çok fazla yöneticimize yerleşmiş olan ego kavramı artık tüm yönetim modellerinde tepki görüyor ve bu tür güç tasarımına bürünmüş olan liderleri yok ediyor.
Bir transpersonal lider, radikal yaklaşımı, sarsılmaz etik standartları ve otantik duruşu ile tanımlanıyor. Bu liderler, güçlü bilişsel yeteneklerin yanı sıra yüksek düzeyde duygusal ve ruhsal zekaya sahip olarak tanınıyor. Hele “z” kuşağı olarak adlandırılan yeni insan modelleri de bildiğimiz Ego yu reddediyor ve karşı çıkıyor
Tüm yönetim kadrolarına şunları öneriyorum.
Ego’yu Aşmak için bazı önemli kuralları benimseyin ve öğrenin.
En önemlisi Öz farkındalık denilen kendinizi tanıma şekillerini güçlendirin
Geçmiş yükleri bırakma, gölge çalışmaları yapma ve bilinmeyene güvenme becerisini geliştirin.
Kişisel değerlerle uyumlu yaşayın ki, kısa vadeli hedeflerin ötesine geçerek daha yüksek bir amaçla bağlantı kurabilin.
Güçlü bir vicdan işe yarayacaktır.
Etik kararlar almak için içsel rehberliğinizi takip edin ve bu kararların toplumsal refaha katkıda bulunduğundan emin olun.
Açıklık ve merak zihniyetinizi geliştirdiğinizde ise, yargılamadan uzak durarak öz şefkatiniz gelişir.
Kişisel gelişiminizi ihmal etmeden,Kendinizi anlamaya yönelik bir büyüme zihniyeti benimseyin ve sürekli bir içsel dönüşüm sürecine odaklanın.
Çünkü ve artık Transpersonal liderlik, yöneticilik gelişiminin geleceğini temsil etmektedir. Her şeyi ben bilirim devri çoktan bitti.
Yönetenler ve liderler, otantik benliklerini kucaklayarak kusurlarını kabul ederek ve içsel bağlantılar geliştirmeye odaklanmak mecburiyetindedirler. Gelecek, insanlığın iyiliği için ego merkezli yaklaşımların ötesine geçen daha fazla transpersonal lidere ihtiyaç duyulduğundan kendini geliştiren bu tür yönetsel kadroların hem kendi işlerine , hem de yönettikleri kurumlara katkı sağlayacak ve sürdürülebilir hale gelecektir.
Kalın sağlıcakla
Sinan Bayraktar