Günümüz dünyasında, zihinsel meşguliyetlerimiz arttıkça “çok düşünmek” kavramı hayatımıza daha fazla dahil oluyor. Psikolojide “sık düşünme” ya da “ruminasyon” olarak bilinen bu durum, bireylerin düşünce akışının sıkışıp kaldığı, özellikle olumsuz düşüncelerle sürekli meşgul oldukları bir durumu ifade ediyor. Peki, bu sürekli düşünmenin ardında yatan psikolojik dinamikler nelerdir ve bu kısır döngüden nasıl çıkabiliriz?
Çok Düşünmenin Psikolojik Temelleri
Öncelikle Albert Einstein'in sözüyle başlayalım. "Zihin, en güçlü silahınızdır." Fakat zihnimiz anormal durumlarda kendimize çevirdiğimiz bir silah olabilir. Çok düşünmek, genellikle anksiyete ve depresyonla ilişkilendirilir. Yakın zamanda katıldığım 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Gününde Kocaeli Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Dr. Öğretim Üyesi Didem Göverti ruhsal bozukluklar sebebiyle her 40 saniyede 1 kişinin intihar ettiğini vurgulamıştı. Bu istatistik oldukça düşündürücü ve korkutucu olmuştu.
Bireyler, olumsuz düşünceler üzerinde yoğunlaştıklarında, bu düşünceleri sürekli olarak yeniden değerlendirir ve sorgularlar. Bu durum, genellikle bir olayın veya düşüncenin üzerinde fazladan düşünmeye neden olan bir içsel uyarı ile başlar. Çoğu zaman, bu içsel uyarılar, geçmişte yaşanmış travmatik olaylar, mevcut stresler veya gelecek kaygıları olabilir.
Bu düşünme biçimi ise zihin üzerinde adeta bir takıntı oluşturur. “Neden böyle oldu?”, “Asla yapamayacağım?” gibi sorular, kişinin sürekli olarak aynı düşünceler etrafında dönmesine neden olur. Bu tekrarlayan düşünceler, kişiyi zihinsel olarak tükenmiş hissettirir ve bu durum kişinin özel hayatına kadar yansıyabilir.
Zihnin Kısır Döngüden Çıkmak İçin Neler Yapılabilir ?
Severek okuduğum bir yazar olan Alfred Adler kitabında şuna yer vermişti;
"İnsan ancak içerisinde bulunduğu yaşam şartlarını kabul ettiği zaman mutluluğa ulaşabilir"
Her ne düşünüyorsanız ya da her neyi düşünüyorsanız tek yapılması gereken şey kabullenmektir. Bunlar haricinde aşağıdaki alternatif yollar ile daha sağlıklı bir psikolojiye girmekte mümkün olabilmektedir;
Farkındalık ve Mindfulness
Farkındalık uygulamaları, bireylerin mevcut anı daha bilinçli bir şekilde yaşamasına yardımcı olabilir. Mindfulness teknikleri, düşüncelerimizin geçici olduğunu ve sürekli düşünme tuzağına düşmeden onları gözlemleme becerisi kazandırır.
Yazma ve Günlük Tutma
Düşüncelerimizi yazıya dökmek, onları dışa vurmanın ve daha objektif bir bakış açısıyla ele almanın bir yolu olabilir. Günlük tutmak, duygusal yükü hafifletir ve düşünceleri organize etmenin bir aracıdır.
Aktif Dinlenme
Yürüyüş yapmak, spor yapmak veya hobilerle meşgul olmak, zihinsel döngülerden uzaklaşmayı sağlar. Fiziksel aktivite, endorfin salgılar ve genel ruh halini iyileştirebilir.
Profesyonel Destek
Uzman bir tedavi uzmanı veya danışman ile görüşmek, sık düşünme alışkanlıklarını anlamak ve yönetmek konusunda önemli bir adım olabilir. Terapistler, bireylere düşünce kalıplarını yeniden yapılandırmada yardımcı olabilir.
Kişisel Hedefler ve Planlama
Hedef belirlemek ve planlı hareket etmek, sürekli düşünmenin yerini yapıcı bir eylem planına bırakabilir. Bu, kişiyi ilerlemeye ve çözüme odaklanmaya yönlendirir.
Sonuç olarak, çok düşünmek, kişinin hayat kalitesini ve genel ruh halini olumsuz etkileyebilir. Ancak, farkındalık ve uygun stratejilerle bu kısır döngüden çıkmak mümkündür. Zihin, karmaşık ve güçlü bir araçtır, ancak onu yönlendirmek ve kontrol etmek, kişisel gelişim yolunda atılacak önemli adımlardan biridir.