Hayatın içinde öyle anlar vardır ki, bir başarısızlık, bir eksiklik ya da bir düşüş nedeniyle tüm emekler bir kalemde siliniverir. Halbuki “Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca lanet edilmez!” der büyüklerimiz. Ne kadar da derin, ne kadar da adil bir söz bu!
Düşünsenize, bir ağaç yıl boyunca kök salar, büyür, güneşi emer, suyla beslenir, çiçek açar… Sonunda da meyve verir. Ama o meyve yere düştü diye, çamura bulaştı diye kimsenin ağacı suçlamaya hakkı yoktur. Tıpkı insanlar gibi…
İnsanların hataları olabilir. Bazen düşeriz, bazen bir kararımızın sonuçları umduğumuz gibi çıkmaz. Ama bu, bizim değerimizi, niyetimizi veya geçmişte yaptığımız iyilikleri bir anda yok saymak anlamına gelmemeli.
Toplum olarak çok hızlı yargılıyoruz. Bir kişinin bir hatasını görüp onu tamamen silmek, tüm geçmişini unutmak, yaptıklarını hiçe saymak bizde ne yazık ki alışkanlık olmuş. Oysa hata edenin niyetine, emeğine, geçmişine de bakmak gerekir.
Belki de artık meyvenin çamura neden düştüğünü sormak gerekiyor. Belki zemini düzeltmek, belki de o meyveyi yeniden yıkayıp sofraya getirmek...
Empati ve niyet okuma eksikliğinin üst seviyeye geldiği günümüz olaylarında, kişinin niyeti, süreçteki samimiyeti ya da hatasından sonra gösterdiği çaba çoğu zaman göz ardı edilir. Bu da bireyin değil, sistemin sorgulanması gerektiği gerçeğini perdeliyor.
Toplumlar, bireylerin hatalarını değerlendirirken çoğu zaman bütüncül değil, anlık ve duygusal reflekslerle hareket eder. Bu durum, empati kurmayı, kişinin niyetini ve geçmiş eylemlerini göz önünde bulundurmayı engeller. "Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca lanet edilmez!" sözü, bu soruna ışık tutan derin bir söz, mecaz düzeyde büyük emekler, iyi niyetler ve üretkenlik içeren süreçlerin, küçük bir sonuca indirgenerek değersizleştirilmemesi gerektiğini vurgular.
Modern toplumlar özellikle sosyal medyanın da etkisiyle "iptal kültürü"ne evrilmiştir. Bir kişinin geçmişi, emekleri ve katkıları, tek bir hata ile silinebilmekte; “ağaç” yerine sadece “düşen meyve” üzerinden değerlendirme yapılmaktadır.
Kısacası, düşeni değil, düşüreni; kirleneni değil, kirleten ortamı konuşmak lazım. Çünkü meyve çamura düştü diye ağacı kesersek, yarın hiç meyve yiyemeyiz.
Bir meyvenin çamura düşmesi, ağacın değerini ortadan kaldırmaz. Aynı şekilde bir insanın yaptığı bir hata, onun tüm varlığını, niyetini ve çabasını değersiz kılmaz. Toplumsal sağduyu, bireylerin tamamını değil, davranışın bağlamını anlamaya yönelmelidir. Ağaçlar meyve vermeye devam ettikçe, toplum da üretmeye ve gelişmeye devam edecektir.
Kalın sağlıcakla ,
Sinan Bayraktar